(a) evde.
Is there anybody at home? I've left my books at home. (b) bir kimsenin doğup büyüdüğü yerde/şehirde, anavatanda, (c) çok iyi bilen, künhüne vâkıf.
be at home with/in/on a subject: bir konuya hakkıyla vâkıf olmak, iyice bilmek.
He's at home in the computer sciences. (d) ziyaretçi/misafir kabulüne hazır.
Mr. S. will be at home, Sunday, 10 August, 5 PM. (e)
sp. kendi sahasında, kendi kentinde/kasabasında, (f) içi/gönlü rahat, huzur içinde.
be/feel/make oneself at home: rahat etmek, kendini rahat hissetmek, yadırgamamak, kendi evinde gibi (serbest) davranmak.
feel quite at home: hiç yadırgamamak, kendi evinde/çevresinde gibi hissetmek.
Make yourself at home: Rahatınıza bakın, kendi evinizde imiş gibi davranın.
feel at home with someone: birisine karşı hiç yabancılık hissetmemek.